İstanbul-Yalova-Sudüşen Şelalesi Turu

Sudüşen şelalesi yahut Erikli Yaylası Yalova'nın güneyinde kalan Samanlı Dağları'nda yer alan eşsiz güzelliklere sahip ve mutlaka bölge halkının görmesi gereken bir yer. Bir çok motorcunun ve son zamanlarda artan bisikletçilerin de rotasında bulunan bu bölge yaklaşık 600 rakımda. Biz de üşenmedik ve hafta sonumuzu buraya ayırdık.


Ulaşım

İstanbul için Pendik ve Yenikapı iskelelerinden saat başı Yalova'ya arabalı feribot kalkmakta. Yalova-Erikli Yaylası arası 30 km civarında. Yalova ile Çınarcık arasında iki tane dik yokuş mevcut. Online programların çoğu toplam eğimi ölçtüklerinden bu rampaları maalesef göremiyorsunuz ta ki yolda %10 eğim tabelasını görene dek mutlu mesut pedallıyorsunuz. 


Yaz aylarında İDO'NUN Eminönür-Kadıköy-Çınarcık hattında seferleri olduğunu öğrendim. Turyol da kış dahil Eminönün'den Çınarcı'ğa günde bir sefer düzenliyor. Yalova'dan buraya kadar pedallamak istemeyenler (yaklaşık 14 km tutuyor) için değerlendirilebilecek bir alternatif.

Oradan Buradan Değerlendirme

Çınarcık sakin bir kasaba. En azından benim gittiğim mevsimde öyleydi. Kumsalı, denizi güzel. İstanbul'dan da epey tatilci gelip gidiyormuş. Sokaklarında oldukça köpek var ve neredeyse hepsinin tasması mevcut. Bir iki köpek saldırısına maruz kaldım. Tasmalı olmaları beni şaşırttı. Yayla tırmanışı başlamadan bir marketten küçük bir yol erzağı düzerken kasiyer kıza "bölgenizde köpekler çok agresif ve hepsi tasmalı bu nasıl oluyor" dedim. Kız da bu durumdan kendilerinin de şikayetçi olduklarını ve çok korktuklarını, yazın tatilciler bir iki ay bakıp sonra zincirlerini söküp bıraktıklarını söyledi. Meğer tasma hikayesi buymuş. Güzel bir coğrafyada olmasına ve kasabanın içi bisiklete çok uygun olmasına karşın giderken de gelirken de çocukluk heyecanı yaşayan bir kaç gençten başka bisikletli göremedim. Herkes koca koca arabalarla geziyor. Bana ilginç geldi doğrusu.

Çınarcık ve Teşvikiye dağınık yapılarındna dolayı neredeyse iç içe geçmiş mahalleler. Teşvikiye boyunca size şelaleden gelen bir dere eşlik ediyor. Dağların arasından, çağlayan su sesinin eşliğiyle yolculuk ediyorsunuz. Asfalt kalitesi kıştan yeni çıkılmış olmasına rağmen fena sayılmaz. Yarış bisikleti kullanıyor olmama rağmen çok rahatsız olmadım. Yol üzerinde şirin bir gölet var. Gölet çok hoşuma gitti. Sığ olması sebebiyle içinde ağaçlar var. Nedense içinden ağaçların çıktığı su birikintileri beni çok etkiler. (Birazdan fotoğraflarını göreceksiniz. O göletten sonra ciddi tırmanışlar başlıyor. Mevsimsel olarak her yerden su kaynıyor, taşların altınan, ağaçların dibinden... Tabela yaylaya 4 km kadar kaldığını gösteriyor. Atlarını sulayan bir gence yaylaya daha ne kadar var dediğimde "abi daha çok var. En az 18 km" dedi. Çocuk cevabını bitirmeden tabelayı gördüm. Burada çok daha az yazıyor dediğimde bana tabelanın yanlış olduğunu ve yaylada evlerinin olduğunu çok daha fazla en az 17 km mesafe olduğunu söyledi. Gence teşekkür edip yola devam ettim. Sonra ayıp olmasın diye delikanlı uzaklaştıktan sonra navigasyonu açıp kontrol ettim. Maalesef genç arkadaş yanılıyor.


Ve davamı. Tırmandıkca tırmanıyor ama her beş on dakikaa bir bir iki dakikalık mola veriyorum. Hem manzaranın tadını çıkarıyor hem de ağzımda atan kalbime bir soluk veriyorum ve sonra zafer. Dağlarınd arasında şelalerler. 3 km sonra da dipsiz göller bölgesi. Devamını anlatmayayım be. Artık bir zahmet oraları da sizi gidip görün. Sağlıcakla kalın.





Alkolik olmuş köpek.


Resimde üç at var.









Tamir tadilat. Şu teker patlamasa olmaz zaten.





Yorumlar