Önce Ülkücü hareket düşmanlarının tarifini esas kabul edip, o tarif üzerinden haksız bir "ırkçılık karşıtlığı" söylemiyle, Türklük dâvâsını küçümseyecek; Reşid Galib'in şahsiyeti üzerinden tenkid ettiğiniz metnin muhtevasına ise, "biz o metindeki değerleri MEB vasıtasıyla tahakkuk ettirme gayretindeyiz" diyeceksiniz!
Bu millî eğitimdeki "MİLLÎ"lik sıfatını yaratan millete sıradan bir "KABİLE" rütbesi vermeyi deneyeceksiniz! O millet ki rütbesini tarihiyle yaratmıştır ve kimseden rütbe beklentisi yoktur!
Önce Gök Oğuz halkıyla buluşmaya, DÜNYA TÜRKLÜĞÜ'nün heyecanına bir imkan olarak bakacak; Azerbaycan yatırımlarından, Türk devletleriyle ilişkilerin getirdiği imkanlardan bahsedecek, Orhun Abideleri'nden Gül Baba türbesine yapılan hizmetlerden övünerek söz açacak; sonra da devletin sahibi olan milleti Abazalar'la Romanlar'la bir tutacaksınız.
Elbette insan sevgisi ve hukukunun korunması adına, hükmünüze tâbî toplulukların korunması Töre emridir!
Türk Devleti'nin bin yıllardır şiârı budur!
Ancak her hanesinden şehit cenazeleri çıkmış, bin senedir sancaktarlık görevi uğruna her cefâyı nimet bilmiş "bir değerler manzumesi"nin çocuklarını, medeniyet kimliğimizi yaratnları ne idiğü belirsiz sözcülerinizle istiskal edeceksiniz!
Yüzlerce yıllık krizlerden çıkışımızın kapısını açan, bu tutumuyla tarihe mal olmuş, sizi kayıtsız şartsız başkanlığa getiren bir LİDER'i üstten üstten ezdireceksiniz!
Devlet bey az bile konuşmuştur!
Yüksek devlet şuuruyla, milletinin geleceğini karartmama adına gene bir çok hadsizliği sineye çekmiş ve "Cumhur İttifakı"nı devam ettireceği beyanında bulunmuştur!
Burada en büyük takdir Devlet beye aittir. Ancak şükür ve kabul edelim ki, Tayyib bey de büsbütün bir göz kararmasına esir olmamış, reel politik gerçeği istikametinde kibrine yenilmemiştir.
...
Dileyelim ki bu atışma her ikisinin de hayrına olsun, milletimizin ufuklarının aydınlanma sürecinde bir değerli merhale teşkil etsin...
Azıcık akl-ı selimi olan bu kardeş desteğinin kadrini bilsin, ibret almanın faziletini göstersin inşaallah...
...
Gün ola hayr ola bakalım...
Önce Gök Oğuz halkıyla buluşmaya, DÜNYA TÜRKLÜĞÜ'nün heyecanına bir imkan olarak bakacak; Azerbaycan yatırımlarından, Türk devletleriyle ilişkilerin getirdiği imkanlardan bahsedecek, Orhun Abideleri'nden Gül Baba türbesine yapılan hizmetlerden övünerek söz açacak; sonra da devletin sahibi olan milleti Abazalar'la Romanlar'la bir tutacaksınız.
Elbette insan sevgisi ve hukukunun korunması adına, hükmünüze tâbî toplulukların korunması Töre emridir!
Türk Devleti'nin bin yıllardır şiârı budur!
Ancak her hanesinden şehit cenazeleri çıkmış, bin senedir sancaktarlık görevi uğruna her cefâyı nimet bilmiş "bir değerler manzumesi"nin çocuklarını, medeniyet kimliğimizi yaratnları ne idiğü belirsiz sözcülerinizle istiskal edeceksiniz!
Yüzlerce yıllık krizlerden çıkışımızın kapısını açan, bu tutumuyla tarihe mal olmuş, sizi kayıtsız şartsız başkanlığa getiren bir LİDER'i üstten üstten ezdireceksiniz!
Devlet bey az bile konuşmuştur!
Yüksek devlet şuuruyla, milletinin geleceğini karartmama adına gene bir çok hadsizliği sineye çekmiş ve "Cumhur İttifakı"nı devam ettireceği beyanında bulunmuştur!
Burada en büyük takdir Devlet beye aittir. Ancak şükür ve kabul edelim ki, Tayyib bey de büsbütün bir göz kararmasına esir olmamış, reel politik gerçeği istikametinde kibrine yenilmemiştir.
...
Dileyelim ki bu atışma her ikisinin de hayrına olsun, milletimizin ufuklarının aydınlanma sürecinde bir değerli merhale teşkil etsin...
Azıcık akl-ı selimi olan bu kardeş desteğinin kadrini bilsin, ibret almanın faziletini göstersin inşaallah...
...
Gün ola hayr ola bakalım...
Not: Yazı müellifi Sayın Sait Başer.
Yorumlar
Yorum Gönder
Zaman ayırıp yorum yaptığınız için teşekkürler.