Bağımsız Mı Dediniz

Kimse, doğacağı aileyi seçemeyeceği gibi şimdi ne düşüneceğini dahi seçme özgürlüğüne sahip değil. Herkes bir hapishaneye mahkum. Kader bizi bir şekilde bir ailenin ferdi yapıyor. O çevrede büyüyor ve bizden önce yaratılmış fanusun içinde dünyayı seyre dalıyoruz. Ne zaman ne düşüneceğimiz, ne olursa ne hissedeceğimiz bile bizden başka güçlerin kontrolünde. Hepsi bize bilgisayar programı gibi yüklenmiş vaziyette.
Bir birimizle olan farkımız benliğimizin üstüne çekilen demir parmaklıların sayısında ve bu katmanları atanların kim olduğunda. Kaç kat parmaklığın yahut duvarın altına gizlendiğimiz belirsiz. Şanslı bir azınlık birkaç katla yetinirken, kendisini toplumun dışına itememiş ve dışarıdan bakmayı henüz başaramamış kişilerin üzerindeki sosyal benlik hapishanesi onlarca kat. Bu katları eşit olanların yolları bir şekilde kesişiyor ve dost, yoldaş, eş oluyorlar. Bu katmanlar ne kadar çok artarsa bu sefer benlik tamamen sıyrılıyor ve o zaman da yokluğun dostluğu başlıyor. Çünkü “siz” olmanızı sağlayan şeyden artık eser yok…
Benim hapishane dediğime sosyologlar “eğitim sosyolojisi” demişler. Bizi bizden önce niçin yaratıldığını bilmediğimiz toplumsal kurallar şekillendirir” Bize düşen bir an olsun kendimizi dışarıdan görmek. Kim olduğumuzu sormak. Soruya cevap veren kişi miyiz, yoksa kim olduğumuz sorusunu soran kişi miyiz? Çünkü kimliğimizi bile izah ederken bize öğretilen kelimeleri kullanmaya mecburuz. Korku kelimesini öğrenmemiş çocukta korku, sevgi kelimesini öğrenmemiş çocukta sevgi, merhameti örenmeyende merhamet olmaz mı? Ya biz hala kelimelerle tarif edilmemiş ve kodlanmamış birçok duyguyu barındırıyorsak…
İdeolojiler bir katmandır, dinler bir katmandır, aile kültürü bir katmandır, mahalle kültürü bir katmandır, ailevi öğretileri bir katmandır, vs.
Bir bakmışsınız İzmir’de yapılan zam haberini gazeteler “izmir’de zam” diye manşet atarken, İstanbul’daki zammı “ücret düzenlenmesi” diye ara satırlara gizlemişler. Bunu okuyanlar İzmir’deki zam da bu neden düzenleme” diye düşünme zahmetine girmezler. Kendi kardeşi ile yıllardır konuşmayan ve hatta cenazesine dahi gitmeyecek kadar ona öfkeli olan adam, bir siyasi parti liderinin kardeşi ile olan husumetini gülerek ve alay ederek karşılıyor. Bu düşmanlığın sonucu olan saldırıları olağanüstü ciddiye alıyor ve bununla seviniyor. Ne de olsa başka parti lideri…
Objektif olma, adil olma, tarafsız olma… Bu kavramlar anlamını yitiriyor. Bu kavramların bile karşılığı kendi hapishanemizden gelen emirler doğrultusunda. Cumhurbaşkanının bu kadar büyük bir siyasi başarı elde etmesinden önce girdiği sendikal eylemlerin çarşaf çarşaf haberini paylaşanlar, Ana muhalefet Partisi Lideri’nin giriştiği “adalet” yürüyüşüne, sokakta adalet aranmaz diye tepki veriyor…
Özetle; her ne kadar bütün olaylara dışarıdan bakmaya çalışsam da illaki benim de kişiliğimi şekillendiren fanuslarım var. İşte ben bu hapishaneden sizlere sesleniyorum. Siz de kendi hapishanenizin süzgeçleri izin verdiği şekilde bunları alıyorsunuz. İddiaya varım ki yukarıdaki örnekleri CHP yi savunuyormuşum gibi anlayacak binlerce insan olduğuna eminim

Yorumlar